Halkın haber alma hakkına ve gazeteciliğe sahip çıkıyoruz!

3 Mayıs, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı karar ile tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmaktadır.

Basın, bireyin ve toplumun ihtiyaç duyduğu her konuda, haber alma, araştırma, bilgilendirme, aydınlatma ve insan hakları ile temel hak ve özgürlüklerin gelişmesine katkıda bulunma görevini yürütmektedir. Gazeteciliğin temel görevlerinden biri, hükümetlerin ve diğer güç odaklarının hesap verebilirliğini sağlamaktır.

Basın özgürlüğü, demokrasinin temel unsurlarından biridir ve demokratik bir toplumun sağlıklı işleyişi için hayati öneme sahiptir.

Devlet baskısı ve korkusu ile yaşayan bir basın, kamunun avukatlığı görevini yerine getiremez, toplumsal yararları savunamaz. Bu nedenle basın özgürlüğü, basına tanınmış bir ayrıcalık değil, kişilik hakları gibi korunan bir hak olarak değerlendirilir.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nün kutlandığı Türkiye’de geçtiğimiz yıl 320 kişi veya medya kuruluşunun dahil olduğu 236 basın ve medya özgürlüğü ihlali vakası tespit edildi.

Ülkemizde, gazetecileri baskı altına almak ve eleştirel haberciliği engellemek için ev baskınları, keyfi gözaltı ve tutuklamalar, suç isnatları ve mahkûmiyet kararları uygulanmaya devam ediyor.

Gazeteciler terörizm, kamu görevlilerine hakaret, cumhurbaşkanına hakaret, kamuoyunu yanıltıcı bilgiyi alenen yayma ve nefrete azmettirme gibi suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.

Dünya çapında en çok gazeteci hapseden ülkeler sıralamasında Türkiye 10’uncu sırada.

Bölgemizde yaşanan depremlerin ardından afet bölgelerinde haber yapan gazeteciler gözaltına alınıyor ve bazıları hükümetin müdahalesini eleştirdikleri için dezenformasyon yasası kapsamında tutuklanıyor.

Eş zamanlı şafak baskınları, seçimlerden önceki geniş çaplı baskıların bir parçası olarak Kürt gazetecilerin tutuklanmasıyla sonuçlanıyor. Yabancı muhabirler de dahil olmak üzere gazeteciler Türkiye’ye giriş ve çıkışlarda engellerle karşılaşıyor.

Birçok muhabir, özellikle seçimleri, gösterileri ve depremden etkilenen bölgeleri takip ederken polis, özel şahıslar, kamu görevlileri ve onların koruma görevlileri tarafından fiziksel şiddete maruz kalıyor.

Türkiye’de 2023 yılında Dezenformasyon Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle, 6 Şubat depremleri sonrasında gazetecilere, medya çalışanlarına ve medya kuruluşlarına yönelik düşmanca tutum ve hedef gösterme sonucu gerçekleşen saldırılar, seçim sürecinde yaşanan kısıtlamalar zaten zorlu olan koşulları daha da kötü bir hale getirdi.

İçlerinde üyelerimizin de olduğu 28 gazeteci hala tutuklu durumda. Geçtiğimiz hafta meslektaşlarımız Mehmet Aslan, Erdoğan Alayumat ve Esra Solin Dal hakkında “terör örgütü üyeliği” gerekçesiyle tutuklama kararı verildi. Esra hapishane girişinde çıplak aramaya maruz bırakıldı.

Geçtiğimiz Şubat ayında PİRHA muhabiri üyemiz Diren Keser, yaptığı haberler ve sosyal medya paylaşımları dolayısıyla yargılandığı davada aldığı hapis cezasının onaylanması nedeniyle tutuklandı.

Türkiye’de gazeteciler üzerinde artan baskı ve soruşturmalar, medyanın bağımsızlığını tehdit eden ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Gazetecilik mesleğinin bu şekilde zorluklarla karşılaşması, toplumun haber alma özgürlüğüne de zarar veriyor. Gazetecilerin soruşturma altına alınması veya cezaevine gönderilmesi, bazı durumlarda ifade özgürlüğünü kısıtlamak ve medyayı sindirmek amacı taşıyor. Bu tür uygulamalar, demokratik toplum düzeninin temel taşlarından olan şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine zarar veriyor.

Ayrıca gazeteciler ülkemizde en örgütsüz meslek gruplarının başında gelmekte. İş kolumuzdaki sendikalaşma oranı yüzde 7 oranında. Gazeteciler arasında hayli yaygın olan güvencesiz ve sigortasız çalışanlar da dâhil edildiğinde gerçek işsizlik oranının yüzde 40 civarında olduğunu biliyoruz. İş güvencesinin bulunmadığı ve iş güvenliği yalnızca patronun inisiyatifine kalmış bir ortamda çalışan gazetecinin ne özgürlüğünden ne de çalışma koşullarının niteliğinden söz edilebilir.

Bizim için 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü günü bir mücadele günüdür. Türkiye’de halkın haber olma ve haber alma hakkını savunmakta ısrarcıyız. Bu vesileyle, tekrar hatırlatmakta yarar görüyoruz: Haber alma hakkı, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğünün önündeki engeller derhal kaldırılmalı ve yurttaşların temel hak ve hürriyetleri çerçevesinde yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır.

Gazeteciliğin onurunu savunurken hakikat mücadelesinde kaybettiğimiz tüm meslektaşlarımızı saygı ve özlemle anıyor, tüm meslektaşlarımızı da saldırılar karşısında örgütlenmeye ve DİSK Basın-İş çatısı altında toplanmaya, mücadelemize omuz vermeye davet ediyoruz.

Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir