11
Pzt, Ara

8 yıl önce kurulan Kurdistan24 TV, Ankara, İstanbul ve Diyarbakır ofislerinde çalışan yaklaşık 20 gazeteciyi 'Türkiye’de şirket değişikliği' gerekçesiyle işten çıkardı.

2015’te kurulan Erbil merkezli Kurdistan24 TV (K24), Türkiye temsilciliğinde yönetim değişikliği yaptı. Yönetim değişikliğinin ardından yaklaşık 20 çalışanının işine son veren K24, yeni dönemde birlikte çalışmayı düşündükleri muhabir ve kameramanlara sigortasız çalışmayı önerdi. Öte yandan Kurdistan24 TV Genel Yayın Yönetmeni Ahmed el-Zawiti ve kurumun websitesi sorumlusu Abdulhamid Zebari, internet sitesi çalışanlarının Erbil’de çalışmaları için baskı yaptı. Erbil’e gitmeyi reddeden haber sitesi editörleri ve sosyal medya çalışanlarının işine de son verildi.

Ağır iş yükü altında çalışan internet sitesi editörleri fazla mesai ve diğer sorunlarının çözülmesi için uzun zamandır muhatap bulamıyordu İşten çıkarılan gazeteciler, yıllardır maaşlarına zam yapılmadığını ve geçmiş yıllardaki cüzi maaş artışlarının da son dönemde oransal olarak düşürüldüğünü söyledi. İşine son verilenlerin bir kısmı tazminatlarını alırken, bir kısmı ise fazla mesai dahil ödemelerinin eksik hesaplandığını belirterek, teklif edilen tazminatları reddetti.

Aralarında üyelerimizin de bulunduğu gazetecilerin haklarının takipçisi olacağız.

İstanbul'daki kritik davalardan tanıdığımız, mesleki kariyerinde hızla yükselen ve Yargıtay'da bir gün bile görev yapmadan Anayasa Mahkemesi'ne seçilen İrfan Fidan yine gazetecilere dava açmış. 

Yüksek yargı gücünden olsa gerek dava açılan iki gazeteci arkadaşımıza bir de yurtdışına çıkış yasağı getirilmiş. 

Gerçek Gündem’de yayımlanan bir haber nedeniyle AYM Üyesi İrfan Fidan'ın şikâyeti üzerine açılan davada, Genel Başkanımız Faruk Eren ve Gazeteci Furkan Karabay hakkında verilen bu karar 'tedbir' değil, 'tehdit'tir. 

Gazetecilikten 'suç' gazetecilerden 'suçlu' çıkaramayacaksınız.! 

Halkın sesi olan gazetecilerin sesini kısamayacaksınız!

İstanbul’dan yola çıkan DİSK Basın İş Sendikası üyesi gazeteciler, Ankara’dan meslektaşlarını da alarak Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciyle dayanışmak için yoluna devam etti.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma sonucu dün tutuklanan JINNEWS Haber Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, gazeteciler Ömer Çelik, Suat Doğuhan, Ramazan Geciken, Zeynel Abidin Bulut, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Remziye Temel, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile dayanışma devam ediyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın İş Sendikası, tutuklanan meslektaşlarının bırakılması talebiyle Diyarbakır’a doğru yola çıkmıştı. İstanbul’dan yola çıkan gazeteciler Ankara’da meslektaşlarını da alarak, yola devam etti.

"SESİMİZİ ÇIKARACAĞIZ"
Gazeteci Derya Okatan, “16 meslektaşımızın tutuklanması çok büyük bir hukuksuzluk bu hukuksuzluğa sessiz kalamazdık. Diyarbakır’a gidiyoruz. Cumartesi Günü Diyarbakır’da olacağız. Oradaki basın kuruluşlarını ziyaret edeceğiz. Gazetecilik suç değildir. Bu tutuklamalar özellikle Kürt halkının sesini kamuoyuna yansıtılmasını engellemek içindir. Buna karşı sesimizi çıkaracağız” dedi.

GAZETECİLİĞİN SUÇ OLMADIĞINI SÖYLEMEYE GİDİYORUZ"
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu Koordinatörü Ceren İskit de 8 Haziran’da basın özgürlüğü için karanlık bir gün yaşandığını dile getirdi. İskit, endişelerini, seslerini yükseltmek, gazeteciliğin suç olmadığını dile getirmek için Diyarbakır’a gittiklerini belirtti.

"GAZETECİLİK YARGILANAMAZ"
Gazeteci Sibel Yükler ise 16 gazetecinin tutuklandığını hatırlatarak, “Arkadaşlarımız yaptıkları haberler, haber kaynaklarıyla görüşmeleri suçlama konusu yapıldı. Gazetecilik yargılanamaz. Diyarbakır’da meslektaşlarımızla dayanacağız Meslektaşlarımızla dayanışacağız. 16 arkadaşımızın yalnız olmadığını söyleyeceğiz, gazeteciliğe sahip çıkacağız. Gazetecilik yargılanamaz” dedi.

Gazeteciler “Özgür basın susturulamaz” sloganlarıyla yola çıktı. (Kaynak MA)

Türkiye giderek bir karanlığın içine çekiliyor. Gazeteciler her türlü baskıya rağmen bu karanlığa elinden geldiğince ışık tutmaya çalıştıkça yeni yasa(k)lar geliyor.

AKP önce medya sahiplik yapısını istediği gibi düzenledi. Sonra o kurumların başına gerekli atamalar yapıldı.

Biat etmeyen gazeteciler işsizlikle, açlıkla ‘terbiye’ edilmeye çalışıldı. Başaramadılar.

Gazeteciler terörist ilan edildi, cezaevlerine konuldu, binlerce dava açıldı. Başaramadılar.

Su çatlağını bulur misali ortaya çıkan bir çok kurum KHK’larla kapatıldı. Başaramadılar.

Basın toplantılarında bazı gazetecilerin eline sorular tutuşturup, sadece onlara ‘cevap’ vermeye başladılar. İstenmeyen soru soranları basın toplantılara almadılar. Başaramadılar.

Bilgiye ulaşımı engellemek için ‘bilgi edinme hakkı’ başvurularına hatta milletvekillerinin soru önergelerine bile yanıt vermediler. Başaramadılar.

Şimdi yeni bir yasa(k) peşindeler. Öyle bir yasa(k) ki, örneğin bir bakanın “Dolara yatırım yapan yanacak” açıklamasını haber yapan “yalan haber” yaptığı için ceza alabilir.

Öyle bir yasa(k) ki Cumhurbaşkanı geçmişte “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ettiği iddiasıyla ceza aldığı için, olur da bir gün gazetecilik yapmak isterse İletişim Başkanlığı’ndan Turkuaz Basın Kartı alması mümkün değil.

Elbette bunlar sadece “mesela” dediğimiz yanı, bugün için böyle olmayacağını biliyoruz. Ama gün olur, devran döner, bu yasa(k) bir başkasının eline geçer. Geçmişte olduğu gibi mağrurlar bir anda mağdura dönüşebilir.

Başaramadınız, başaramayacaksınız. Su akar, çatlağını bulur.

İktidar, sadece kendi söylediklerinin topluma hakikat olarak aktarılmasını istiyor, sadece kendi istediği türde gazetecilik yapılmasını istiyor. Bu nedenle gazeteciler tutuklanıyor, yargılanıyor. Televizyon kanallarına, gazetelere cezalar kesiliyor, internet sitelerine erişim engelleri konuluyor.

Gazeteci Merdan Yanardağ’ın sosyal medya üzerinden yürütülen bir linç kampanyası sonucu hukuksuzca tutuklanması, iktidar yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarla suçlu ilan edilmesi ardından Yanardağ’ın Genel Yayın Yönetmeni olduğu televizyon kanalı Tele1’e verilen cezalar Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskıların yeni bir evreye geçtiğinin göstergesi.

Cezaevlerinde tutulan, yargılanan gazeteci sayısı hızla artıyor. Beş gün sonra Diyarbakır’da bir yılı aşkın süredir tutuklu bulunan çok sayıda gazeteci ilk kez hakim karşısına çıkacak.

Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik baskılar sadece gazetecilerin sorunu değildir. Tüm toplumu ilgilendirir.

Gazetecinin görevi haber yapmak ve topluma ulaştırmaktır. Halkın haber alma hakkını gazeteci de savunur, ama onu sağlayacak olan gazeteci değil bizzat halkın kendisidir.
Bu nedenle tüm toplumu basın ve ifade özgürlüğüne yönelik saldırılara, gazeteci tutuklamalarına karşı çıkmaya çağırıyoruz.

Toplumu, gazetecilere, hakikate, demokrasiye sahip çıkmaya çağırıyoruz.